Araştırma Programları
Kimlik toplumsal dünyada önemli bir kavramı temsil etmektedir. Buradan hareketle bireyler, cemaatler/gruplar ve devletler kendilerini tanımlamakta, dünya görüşünü belirlemekte, buna göre konumları ve daha sonra rolleri oluşmaktadır. Ancak kimlik -diğer sosyal kavramlar gibi- farklı bağlamlardan etkilenmekte ve değişebilmektedir. Kimliklerdeki değişimin sonucunda çıkarlar ve roller değişir.
Arap ve İslam ümmeti kimlik ve kültürel benlik sorunu yaşamaktadır. Ümmetin tarihi, kimliğin doğası ve aidiyet çevrelerini etkileyen bir alt üst oluş ve değişim dalgasına şahit olmuştur. Bu da bu çevrelerin düzeninde bir bozulmaya yol açmış ve cemaat, devlet ve ümmet arasında bir sadakat çatışmasına sebep olmuştur. Bütün bunlar “Biz kimiz? Ne istiyoruz? Öteki ile ilişkimiz nedir?” gibi sadece kimlikle alakalı sorulara cevap vermekle çözülebilen özgürlük ve istiklal hakkında daimî bir sorunun gölgesinde gerçekleşmiştir.
Bu program kimlik sorunları, ulusal bağımsızlık, Arap ve İslam dünyasında bilgi özgürlüğü başta olmak üzere yabancı bağımlılıktan kurtulma konularına odaklanmaktadır. Çünkü “Onlar kim?” sorusuna karşılık “Biz kimiz?” sorusu tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Kimlikler yalnızca aidiyeti ifade eden kültürel bir içerik değildir. Bilakis ümmetin gerçekleştirmek istediği kalkınma, bağımsızlık ve birlik gibi temel meseleler üzerindeki derin etkileri nedeniyle menfaat ve roller buna dayanarak belirlendiği için onlardan kaynaklanan sorunlar daha da karmaşık hale gelmektedir.
Bu programın temel iki amacı vardır:
Kimlik problemlerini, rollerini ve çıkarlarını incelemek ve çözmek. Bu hedefin iki boyutu vardır. Birincisi niteleme ve takip boyutu olup Arap ve İslam ümmetindeki kimlik probleminin mevcut durumunu incelemekle ilgilidir. İkincisi ise Merkezin kimlik sorunları için benimsediği vizyondan hareketle karşılaştırmalar sunan değerlendirme boyutudur.
Aidiyet çevrelerinin doğası ve düzeni hususunda bilinçlendirmek, Arap-İslam kimliğini sağlamlaştırmak ve dışa bağımlılık biçimlerinden kurtulmak.
Arap ve İslam ümmeti, bir fetret dönemine maruz kaldıktan sonra bir kimlik krizine girdi. Bu kriz değerlerini, menfaatlerini ve rollerini açıkça etkiledi. Bu yüzden ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda kimliğini yeniden tanımlamaya ihtiyaç vardır. Çünkü bu kriz birey, cemaat, devlet ve ümmet arasındaki süreklilik ve etkileşim nedeniyle bireylerin ve grupların kimliklerini etkilemiştir. Bu temelde program aşağıdaki eksenlerle ilgilenmektedir:
(1) Değişen bir ortamda bireylerin kimliği: Bu eksen, birbirini izleyen hızlı gelişmelerin psikolojik ve toplumsal açıdan bireylerin yaşam biçimleri üzerindeki sonuçlarını anlamakla ilgilenmektedir. Bu süreçte bireylerin kimlikleri denektaşı haline gelmiş, tehdide, parçalanmaya ve yeniden oluşturulmaya maruz kalmıştır. Bireyin kimliği hareketinden sorumlu ise o zaman ona rehberlik eder ve doğru yolu gösterir. Yokluğu veya karışıklığı ise bu bireyin varlığı ve kendisine, etrafındaki dünyaya ve rolüne bakışıyla ilgili sorunlara yol açar.
(2) Devlet ve cemaatler arasında kimlik: Bu eksen, topluluğun ya da devletin kimliğinin, istenilen bir şey veya kazananı olmayan rekabet veya çatışma olması halinde kültürel kimliğinin kaynak kimlik olması için rekabet eden gruplar arasındaki sürekli etkileşimin sonucu olması itibariyle çeşitli bağımsızlık deneyimlerini, siyasi, ekonomik ve bilgi boyutlarını, genel olarak direnişin başarıları ve başarısızlıkları, grupların ve devletlerin kimlikleri arasındaki ilişkinin doğasını incelemektedir.
(3) Kimlikler ve tarih: Bu eksen tarihin, kimliğin şekillenmesine ve inşa edilmesine nasıl katkıda bulunduğunu anlamaya odaklanmaktadır. Örneğin Arap ve İslam tarihinin içinde geliştiği durum, kimlik meselesini etkiledi. Kimlik meselesi fetih, işgal ve daha sonra bağımsızlık gibi geçtiği tarihsel aşamalara göre ulusalcı, laik, ulusalcı ve İslamîlik arasında süregelen bir çatışma içerisindeydi. Aynı şekilde İslam edebiyatında kimlik de bu eksenle ilgilidir ve tarihsel bir boyutu vardır.
(4) Küreselleşme ve kimlik: Bu eksen, küresel değişkenlerin kimlik oluşumunu nasıl etkilediğini incelemeye odaklanmakta, bu yolla ulusal (yerel) kimliklerde değişiklik yapmaya çalışmaktadır. Sadece şimdiki zamanla değil, egemen olmak isteyen her güçle alakalı olan küreselleşme, başkalarının kimliklerini evrensel bir tarza dönüştürmeye, çıkarlarına ve hegemonyasının devamına hizmet edecek hale getirmeye çalıştı.
Genel olarak din ve siyaset, özelde ise din ve iktidar arasında insanın kendisi kadar eski bir ilişki vardır. İktidar olgusu insana eşlik edegelmiştir. İktidar, kendisini düzenleyen bir şeye ihtiyaç duyduğundan, iktidarı düzenleyici ve iktidardakilere rehberlik edici olarak din konuşulmaya başlandı. Fakat mukaddes vasfıyla dinî olan ile insanî ve değişken vasfıyla siyaset, sabit ile değişken arasında ve aralarındaki ilişki hususunda tartışma meydana geldi. Bu şekilde en azından üç yönelim netleşti. Bir yönelim dini değişken insana (siyaset) hâkim ve düzenleyici kıldı. Diğer bir yönelim dini, siyasetin hizmetine verdi. Başka bir yönelim de “Sezar’ın hakkı Sezar’a, Tanrının hakkı Tanrıya” söyleminden hareketle ikisini ayırdı. İslam dünyası da tarihinin çeşitli aşamalarında bu üç yönelim arasındaki tartışma ve etkileşime şahit oldu. Belki de bu akımlar arasındaki çekişme, düşünce sahnesinde onu önemli bir sorun haline getirmiştir.
Bu program, dinî ve siyasî olan arasındaki örtüşme ve etkileşim sorunlarını incelemektedir. Siyaset alanları, din, iktidar ve iktidarın alt dalları ile ilişkilerini araştırmaktadır. Siyasetin en önemli tezahürleri, bu programın odak noktasıdır. İktidarın din ile etkileşimi, inceleme ve derin anlayışı gerektiren problem ve ikilikleri doğurdu. İktidarın yüzeysel bir şekilde ele alınması, etrafındaki tartışmanın derinleşmesine, problemlerin çözülmemesine ve sonunda İslami bir bakış açısıyla “din ve dünyanın salahı” olarak tarif edilen şeye ulaşan çerçevelerin oluşturulmamasına sebep oldu.
Din ve iktidar meselelerinin, Arap ve İslam ümmetini teorikte ve pratikte meşgul eden en önemli tartışmalı konular olması hasebiyle program aşağıdaki hedeflere ulaşmaya çalışmaktadır:
Dinî olanın siyasî olanla ilişkisiyle alakalı mevcut konuların anlaşılmasını derinleştirmek, siyasî ve dinî olanın alanlarını incelemek ve daha sonra birbirleriyle olan ilişkilerini tartışmak.
Müslüman toplumlarda siyasî ve toplumsal uygulamaların gerçekliğini ıslah etmeye katkıda bulunacak şekilde bu sorunların nasıl ele alınacağına ilişkin önerilerde bulunmaya çalışmak.
Programın tanımı ve amacı ile bağlantılı olarak program iki eksene ayrılmaktadır:
(1) Din ve iktidar arasında birey: Bu eksen, dinî ve siyasî arasındaki ilişkinin birey üzerindeki etkisi ve ikisi arasındaki ilişkinin yönünü belirlemedeki etkisi ile ilgilenmektedir. Bu ilişkide yeri ve önem verdiklerine göre bireyin değişen bir rolü vardır.
(2) Dinî siyaset sosyolojisi: Dinî ve siyasî olanın toplumsal bağlamdaki etkileşimi ile ilgilenmektedir. Bir olgu olarak din ile temelde iktidar, değerleri, hâkim çerçeveleri ve örgütsel kuralları üzerine yoğunlaşan sosyo-politik olgular arasındaki karşılıklı etkiyi incelemektedir.
(3) Dinî-siyasî hareketler: Dinin rolünü, genel olarak yaşamla, özelde ise iktidarla olan ilişkisini yücelten hareketler yayılmaktadır. Bu nedenle bu eksen, faydalı olabilecek tarihsel ve gerçekçi deneyimler olarak bu hareketlerin, özellikle de iktidarla ilişkileri ve ona karşı konumu ile ilgili daha derin tartışmalar üreten siyasal İslamcı hareketlerin eylemlerini ve programlarını takip etmektedir.
(4) Dinî Azınlıklar ve İktidar: Siyasal iktidar farklı gruplara karşı tarafsız değildir. Bu noktada özellikle de ırksal olarak farklılaşmış toplumlarda dini nedenlerden dolayı resmi merciler ile bazı gruplar arasında farklı ilişkiler ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bu eksen, bu tür bir ilişkiyi incelemeye, asimilasyondan yok etmeye kadar farklı ülkelerin azınlıklara karşı davranış politikalarını ve azınlıkların kimliklerini nasıl koruduğuna odaklanmaktadır. Bu eksen “Kimlik ve Bağımsızlık Programı” ile kesişmektedir.
(5) Uluslararası ilişkilerde dinî boyut: Eksen, uluslararası siyasette din ve medeniyet boyutlarının önemini ortaya çıkaran ve vurgulayan uluslararası ilişkilerdeki son gelişmelerin uluslararası ortamda iktidarın yokluğu olgusu üzerindeki etkisini incelemekle ilgilenmektedir. Aynı zamanda dinî siyasî hareketler, özellikle de İslamcı hareketler gibi olguların sınır ötesi etkileşimler ve uluslararası ilişkilerin doğası gibi etkilerine de odaklanmaktadır.
İhtilaf fıtrî bir olgudur. İhtilaf ilişkilerdeki bir seviye olup bir rekabet ve çatışma kaynağına dönüştüğünde ortaya çıkar. İhtilaf her zaman olumsuz olmak zorunda değildir. Hayırda da rekabet vardır. Her iki tarafın da kazandığı rekabetçi çatışmalar vardır. İnsan eylemi de farklılık ve ihtilaf üzerine kuruludur. İktidar ile muhalefet arasında, programlarda ve araçlarda ihtilaf yaşanır. Gruplar arasında ideolojiler ve fikirler üzerinde anlaşmazlık vardır. Hatta devlet ve toplum arasında hareket noktalarında bir anlaşmazlık yaşanır. Ülkeler arasında daha yüksek bir otoritenin yokluğunda bir çatışmaya yol açabilecek anlaşmazlıklar yaşanır.
Bu program, ihtilaf olgusunun gruplar ve ülkeler üzerindeki etkilerini incelemekle ilgilenmektedir. İhtilaf sosyal bir olgu olduğu için bu olguya anlam veren, buna göre farklı bağlamlarda olumlu ya da olumsuz tepki veren insanlardır. Her etkileşimin, onu yöneten bir bağlamı vardır. Program, Arap ve İslam dünyasını ilgilendiren ihtilaflı ilişkileri incelemeye odaklanmakta, asker-sivil ilişkileri, siyasi ideolojiler, bağımlılık ilişkileri, uluslararası rekabet ve bu bağlamdaki diğer konularla ilgilenmektedir.
Bu program iki hedefi gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır:
Arap-İslam medeniyet ortamındaki çekişmeli ilişkilerin genel kalıplarını araştırmak amacıyla bu ortamla ilgili ihtilaflı etkileşimleri politik, toplumsal, ekonomik, dahilî ve haricî gibi çeşitli düzeylerde incelemek.
Arap-İslam ümmetinin durumunu, aralarındaki ilişkiyi ve uluslararası bağlamdaki konumunu geliştirecek şekilde ihtilaflı ilişkileri iyi kullanmak, olumsuz kalıpları olumluya dönüştürmeye çalışan ve bu araştırmalara dayanan çalışma programları sunmak.
Program birkaç eksenle ilgilenmektedir. Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür:
(1) Düşünce ve Hareket: Düşünce ve hareketin etkileşimlerini araştırmak, ikisini karşılaştırmak ve aralarındaki çelişkiyi bir grup düzeyinde ortaya çıkarmakla ilgilenmektedir. Daha sonra toplumdaki farklı birey ve grupların etkileşimini ve ortaya çıkan ihtilaf görünümleriyle ilgilenmektedir.
(2) Devlet Kurumları: Bu eksen, Müslüman ülkelerde devlet kurumlarının nasıl işlediğini, aralarındaki uyumluluk ya da anlaşmazlığın kapsamını anlamakla ilgilenmektedir. Aynı zamanda bürokrasi ile siyasi otoriteler arasındaki ilişkiyi, bunun devletin istikrarı ve kamunun yararını gerçekleştirme üzerindeki etkilerini incelenmekle ilgilenmektedir.
(3) Devlet ve Toplum: Tarihsel oluşumu toplum üzerinde belirli bir kontrol kalıbı ile ilişkilendirilen devlet ile toplumlar ve tarihî mirası arasındaki ilişkilerin doğasını, devlet ve toplum arasındaki ilişki kalıplarını incelemeye odaklanmaktadır.
(4) Karşılıklı İlişkiler: Devlet ile Arap ve Müslüman halklar arasındaki ilişkilere, özellikle de ihtilaflı ilişkilere odaklanmaktadır. Bir yandan bunu okumaya, diğer yandan analizini yapmaya çalışır. Aynı zamanda ümmet kurumları, örgütleri ve toplumsal yapılanmalarıyla ve onları geliştirmenin yollarıyla ilgilenmektedir.
Uluslararası etkileşimler: Dünyadaki büyük güçlerin ilişkilerini, bir yandan İslam dünyası ülkelerindeki kalkınma ve bağımsızlık üzerindeki farklı etkilerini ve diğer yandan bütün konulara etkilerini incelemekle ilgilenmektedir.
Politika geliştirme, sistemin ömrü, çevresi ve başındaki kişiler gibi her aşamanın verilerine göre farklı yönelimler ve doktrinleriyle beraber çeşitli siyasi sistemler tarafından üstlenilen en temel görev olarak kabul edilmektedir.
Bu süreç artık iktidarla -resmi makamlarla- sınırlı kalmamakta, sivil toplum kuruluşları, işçi sendikaları gibi gerçek veya tüzel kişilerin katılımıyla gerçekleşmektedir. Hatta düşünce kuruluşları ve araştırma merkezleri bu sürecin bir parçası olup politikaların yönlendirilmesini çok etkilemektedir. Bu kuruluşların rolü ise devlet ve toplum arasındaki ilişkinin doğasına göre değişmektedir.
Bu program, politika geliştirme sürecinin tarafları arasındaki etkileşimin doğasını incelemekle ilgilenmektedir. Bu süreç hem resmi hem de resmi olmayan birkaç taraf arasında bir etkileşim süreci haline gelmiştir. Her biri, oluşumunun doğasına, sosyal gücünün kaynaklarına, siyasi sistemin doğasına göre bu sürecin oluşturulmasına, politik, ekonomik, sosyal, dâhilî ve haricî gibi çeşitli yönlerde politika yönelimlerinin belirlenmesine katkıda bulunmaktadır.
Program, politika geliştirme sürecinin doğası ile bağlantılı olarak şunları amaçlamaktadır:
Devlet yönetimi ve hükmetmeyle alakalı İslam mirasını ortaya koyarak, yorumlayarak ve çağdaş Batı fikir ve teorileriyle karşılaştırarak yeniden okumak.
İki veya daha fazla devlet arasındaki ekonomik iş birliği projeleri ya da “enerji, gıda, su” gibi alanlarda ekonomik kalkınma projeleri yoluyla özellikle de Müslüman ülkeler arasında tek bir ülkeyi aşan genel politikaları incelemek. Bu program “Çekişmeli İlişkiler Programı” ile tersinden kesişmektedir.
Farklı politikaların nasıl formüle edildiği, devletin ve onun içindeki sosyal yapıların rolü, hükumet politikaları başta olmak üzere kamu politikası meselelerinin daha iyi anlaşılmasını sağlamak ve çeşitli etkilerini analiz etmek.
Oluşumların, toplumsal seçkinlerin ve sivil toplum kuruluşlarının politika geliştirmedeki rolü hususunda farkındalığı arttırmak, hareketlerini rasyonelleştirilmek, bu politikalar ile projeler ve kamu hizmetleriyle ilgili olağandışı finansman yöntemleri üzerindeki toplumsal gözetimi sağlamak.
Program yerel, bölgesel ve küresel düzeyde politika geliştirmeyi, bu düzeyler ile toplumsal ve ekonomik alanlar gibi farklı politika alanları arasındaki farklı etkilerin doğasını anlamakla ilgilenmektedir. En önemli ekonomik alanlar ise ekonomik reform ve politikalardır.
(1) Bu eksen Müslüman ülkelerde ekonomik reformun doğasına ve ekonomik projelerde yurtiçi ve yurtdışı ilişkilerinin diyalektiği ışığında bu reformun nasıl gerçekleşeceğine odaklanmaktadır. Bu da “para politikaları ve finansal politikalar” gibi çeşitli ekonomi politikalarının yanı sıra “bankacılık, endüstri, tarım vb.” çeşitli finans sektörlerindeki politikaların doğasının anlaşılması yoluyla olacaktır.
(2) Siyasi kalkınma: İslam ülkelerindeki siyasi kalkınma durumu ve etrafında ortaya çıkan “bağımlılık, siyasi katılım, meşruiyet” gibi Arap ve Müslüman siyasi sistemlerin karşı karşıya olduğu diğer krizleri takip etmekle ilgilenmektedir.
(3) Makroekonomik göstergeler: Müslüman ülkelerdeki ekonomik kalkınma seviyelerini, ekonomik ilerlemenin derecesini, küresel ekonomideki konumunu ve “parasal ve finansal politikalar” gibi çeşitli politikalarını ölçen en önemli makroekonomik göstergeleri takip etmekle ilgilenmektedir.
(4) Politika geliştirmede sivil toplumun rolü: Sivil toplumun ve çeşitli kurumlarının, özellikle de düşünce kuruluşu ve araştırma kurumlarının politika geliştirme sürecini etkileme ve yönlendirmede oynadığı rolü incelemektedir.
(5) Karar verici elitler: Bu eksen siyasi, toplumsal, ekonomik, askeri ve ticari elitlerin, gerek iktidardaki konumlarını gerek iktidar dışındaki konumlarını kullanarak İslam dünyasındaki çeşitli politikaları yönlendirmede oynadıkları rolü analiz etmeye odaklanmaktadır.
(6) Uluslararası sistemin İslam dünyasına yönelik politikaları: İslam dünyasına (fertlerine, halklarına ve devletlerine) yönelik küresel politikaların ve planların doğasını, İslam dünyasının uluslararası sistemin verileriyle nasıl etkileşime girdiğini ve uluslararası sistemin ona dayattığı problemleri ortaya çıkarmakla ilgilenmektedir.
Yirmi birinci yüzyıldaki hızlı teknolojik gelişme, teknolojinin internet, iletişim araçları ve bilgisayar uygulamalarıyla iç içe geçtiği dijital çağın ufkunun bir sonucuydu. Bu çağ hızlı iletişim, zaman ve mekânın sınırlarını aşma, profesyonel ve toplumsal mesleklerin icrasında yeni araçların icat edilmesi gibi avantajlar sundu. Örneğin robotlar şirketlerin yanı sıra evlerde de rol almaya başladı. Modern medya (sosyal medya) artık sadece bireyler tarafından iletişim için kullanılmamakta, devletlerin dış politikaları bağlamında kullandıkları politik bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı şekilde dijitalleşme eski olgu ve kavramlara yeni özellikler ekledi. Mesela diplomasi dijitalleşti. Güvenlik siber güvenliğe dönüştü. Demokrasi ve oy kullanma elektronik hale geldi.
Dijital çağın etkisi bütün sosyal, ekonomik, politik, psikolojik ve medya alanlarına yayılmış durumdadır. Bu da durdurulması zor bir şekilde günlük yaşamın bütün alanlarını işgal etmiş gibi görünen bu olguya daha geniş bir çerçevede önem verilmesini gerektirmektedir. Bu nedenle Dijital Sistemler programı geniş anlamda teknoloji ve toplum arasındaki ilişkiyi anlamaya odaklanmaktadır. Çünkü teknoloji sadece internetle sınırlı kalmamakta, yerel veya uluslararası toplumları etkileyen teknolojinin (dijital sistemler) sunduğu bütün başarıları kapsamaktadır. Bu program dijitalleşmenin bireyler, gruplar ve halkların hayatı ile ülkeler üzerindeki etkilerini derin ve doğru bir şekilde anlamak, sonuçlarını analiz etmek, ondan faydalanma imkânlarını araştırmak ve onları geliştirmekle ilgilenmektedir.
Programın iki çeşit amacı vardır:
Dijitalleşme olgusunu, ortaya çıkan ve yenilenen kavramlarını ve bunların çeşitli alanlardaki etkilerini incelemek.
Arap ve İslam dünyasında tanık olunan dijitalleşme hareketinin rasyonelleşmesine katkıda bulunmak. Bilindiği üzere dijitalleşmenin etkileri iki yönlüdür. Bu program dijitalleşmenin olumlu yönlerini belirlemeye, bunları arttırmak için çalışmaya, ortaya çıkan zorluklardan ve olumsuzluklardan kaçınarak bunları değerlendirmek için açık tavsiyeler sunmaya çalışmaktadır.
Bu program, geniş ilgi alanları aracılığıyla, dijital sistemlerin bireyler, gruplar ve ülkeler üzerindeki etkilerini açıklığa kavuşturmaya, her bir eksende sorulan ve aşağıda özetlenebilecek soruları cevaplayarak bunun için tasarlanmış araştırma ve uygulama hedeflerine ulaşmaya çalışmaktadır:
(1) Sanal dünyada birey: Teknolojik gelişme bireyin hayatını nasıl etkiledi? Dijital sistemler bireyin hayatını ve geçim kaynaklarını ne ölçüde kolaylaştırdı? Dijital teknoloji kime yöneliktir? Bireyler üzerindeki psikolojik ve toplumsal etkileri nelerdir? Dijital dünyada gizlilik ve kişisel güvenlik kavramlarının durumu nedir?
(2) Dijital çağda toplanma ve ekonomi: Dijital devrim bir araya gelme fikrine neler kattı? Dijital devrim arkadaşlık ilişkilerinden kurum ve kuruluşlara, şirketlere ve partilere varıncaya kadar farklı grupların arasındaki iletişimi nasıl etkiledi? Bu devrim ekonomik alanı, dijital borsaları, elektronik para birimlerini, bankacılık işlemlerini ve dijital ekonomiyi nasıl etkiledi?
(3) Dijitalleşmenin toplumsal olgular üzerindeki etkisi: Dijitalleşme olgusu toplumdaki sınıf yapısını nasıl etkileyecektir? Servet, statü ve toplumsal gücün dağılımı nasıl olacaktır? Dijital çağın gerektirdiği işler nelerdir? Hangi işler yok olacaktır? Bunun farklı toplumlar ve gruplar üzerindeki etkisi nedir?
(4) Teknoloji ve siyasi sistemler: Demokrasi, oy kullanma, devlet hizmetleri ve kamu yönetimi gibi olgular dijital sistemlerden nasıl etkilendi? Hükumetler ve çeşitli siyasi güçler bireylerin siyasi ilgilerini nasıl kullandı? Bu uygulamaları dâhilî siyasi alanda kullanmanın avantajları ve problemleri nelerdir?
(5) Dijitalleşmenin uluslararası ilişkiler alanındaki etkileri: Uluslararası ilişkiler ortamı dijital dünyanın etkileri altında ne kadar değişecektir? Dijitalleşme, işbirlikçi veya çatışmacı yeni uluslararası etkileşim kalıpları var sayıyor mu? Devletler bunları çıkarlarına hizmet edecek politik araçlar olarak nasıl kullanacaktır?
İslam dünyasında çatışmalar yoğunlaşmakta, savaşlar ve iç çatışmalar yaygınlaşmaktadır. Yerinden edilme, göç ve iltica işlemleri büyük ölçekli operasyonlar haline gelmekte ve Asya’dan Afrika’ya ve Amerika’ya kadar birçok bölgeye yayılmaktadır. Ayrıca bu süreçlerden kaynaklanan bu olgular sadece iç olgular olarak kalmamakta, dâhilî ve haricî, politik ve sosyal, insanî olan ile çıkar arasında iç içe geçmiş durumdadır.
“İnsanî yardım” konuları farklı açılardan birçok ülke, kurum ve araştırmacının dikkatini çekmiştir. İnsanın dünyadaki konumuna bakışından hareketle gerek uluslararası gerek iç siyasi ilişkilerin insanî boyutlarıyla ilgilenen tarafların yanı sıra dindaşları veya diğer din mensuplarına yardım etmeyi amaçlayan dinî boyutlarla ilgilenenler vardır. Bunun yanında insanî amaçlardan dolayı müdahale etmeyi veya küresel güçlerle rekabet etmeyi ve mevcut uluslararası modelde yerini ispatlamayı gerektiren kriz çevresinde ülkesinin yumuşak gücü ve etkisi ile ilgilenenler de vardır.
Bu program Müslümanların insanî durumlarıyla ilgilenmekte, etkilenen kişilerin ve yerinden edilenlerin durumunu, toplumların ve devletlerin onların acılarını hafifletmek için yaptıklarını takip etmektedir. Bunun yanında küresel düzeyde insanî meselelere olan ilginin doğasını incelemekte, bu ilginin gerçekliğini ortaya çıkarmaya çalışmakta, insanî kaygılarla insanî yardım olgularından kaynaklanan “iltica, göç, yer değiştirme, karışma” gibi çeşitli olgular arasındaki örtüşmeyi ortaya çıkarmaya çalışmaktadır.
Program insanî durumla ilgilenmekle şunları hedeflemektedir:
İnsanlığa katkı noktasında Arap-Müslüman endeksi geliştirmeye katkı sunmak amacıyla uluslararası insanî yardımın durumunu izleyen güvenilir bilimsel araştırmalar üretmek ve bunları değerlendirmek.
İnsanî yardım sorunları hakkındaki farkındalığı arttırmak, insanî meselelere karşı batının önyargılarını ve taraftarlığını ortaya çıkarmak ve insanî dayanışmayı sağlamak.
Program aşağıdaki eksenlere önem vermektedir:
(1) İnsanilik göstergesi: İnsanî açıdan acı çeken en önemli bölgeleri izlemek ve İslami bir bakış açısıyla insanî olanı tanımlamak için standartlar belirlemekle ilgilenmektedir.
(2) İltica ve göç olgusu: İltica ve göç olgusuna odaklanarak nedenlerini incelemeye, etkilerini, bunlarla başa çıkmak için ortaya konulan çabaları ve bunlardan çıkan uluslararası etkileşimleri takip etmeye odaklanmaktadır.
(3) Yerinden olma olgusu: İklim değişiklikleri, savaş, çevre, fakirlik, hastalık ve yetersiz beslenme nedeniyle yerinden edilmiş kişilerin acılarına odaklanmaktadır.
(4) Bütün düzey ve çeşitleriyle fakirlik, yetersiz beslenme, yüksek hastalık ve ölüm oranlarıyla karşı karşıya olan bölgeleri izlemek, acılarını ortadan kaldırmak ve küresel olarak yüksek olan bu oranları düşürmek için ortaya konulan çabalarla ilgilenmektedir.
Merkezin vizyonu, misyonu, hedefleri ve adı geçen faaliyetleri ışığında ve hâkim değer ve ilkeleri çerçevesinde Merkezin araştırma projeleri hazırlama, uygulama ve yayınlama çalışmalarındaki stratejisini, araştırma kimliğini gösteren iki temel açıdan özetlemek mümkündür:
(1) Toplumsal ağlar ve ara kurum sistemleri, bunların görevleri, rolleri ve ekonomik, siyasi, bilimsel, yasal ve tamamen toplumsal düzeylerde yaptıkları ve sunabileceklerinin analiz edilmesi. Kısacası teori seviyesini mümkün olduğunca geçip vakıaya inerek mevcut olgulara, hareketlere, ittifaklara ve topluluklara ışık tutarak modern devlet sistemine paralel olarak toplumsal yapıları incelemektir.
(2) Genel olarak insanlık mirasını, özelde ise İslam mirasını yeniden okumak, kavramlar, araçlar ve yollar açısından yeni bir şekilde ortaya koymaya ve ele almaya çalışmak, bu mirasın kitapları ve fikirlerini incelerken mutat bilimsel veya şer’î düşünceyi aşan tasavvurlar sunmak.
Bu strateji, Merkezin vizyonu, misyonu, faaliyet ve projelerinin organizasyon çizgisi (araştırma kimliği) ışığında Merkezin çalışma merkezlerini oluşturan altı program aracılığıyla üretimine ve çeşitli yayınlarına yansımıştır. Bunlar: Kimlik ve özgürlük, din ve iktidar, çekişmeli ilişkiler, politika oluşturma, dijital sistemler, insanî yardımdır. Bunları şu şekilde tanımlamak mümkündür: