Şu anda dünyada yaklaşık 40 şiddetli çatışma mevcut durumda ve dünya nüfusunun yaklaşık %1’i mülteci veya yerlerinden edilmiş kişilerden oluşuyor. Ayrıca dünyadaki toplam mültecilerin %80’inden fazlası gelişmekte olan ülkelerde bulunuyor. Geçim ekonomisine dayalı ülkelerin arenalarında birçok savaş yaşanıyor. Savaşın etkilerini bu ülkelerde var olan sosyal baskılardan ayırmak kolay olmayabilir. Örneğin şu soruyu sorabiliriz: Kronik yoksulluktan muzdarip olmak, bomba ve kurşunlara maruz kalmaktan daha mı az şiddetlidir?

Bireylerin travmatik olaylara tepkisi tekdüze değildir. Bununla birlikte, baş ağrısı, nedeni bilinmeyen ağrılar, gövde, kol ve bacaklarda rahatsızlık hissi, baş dönmesi, zayıflama ve yorgunluk gibi fiziksel semptomlar tüm kurbanların ortak belirtileridir; ve savaşın getirdiği acıları ve trajedilerini küresel düzeyde yansıtmaktadır. Bu, bu mağdurların psikolojik içgörülere sahip olmadığı anlamına gelmez; aksine fiziksel şikayetlerin geleneksel yardım arama kalıplarını ve sağlık durumlarıyla ilgili olayları algılamalarını ve psikolojik bozuklukları yansıttığı yansıttığı anlamına gelir. Zira bu, umutsuzluk, zulüm, konumlarının toplumsal olarak tanınmaması ve psikolojik rehabilitasyonlarının göz ardı edilmesi altında mağdurların yaşadığı acının tek görünür görüntüsüdür.

İngilizceden çevrilmiştir.

Çalışmayı Indirin