Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarına doğru ve Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüyle ​​birlikte Orta Doğu bölgesi Batı sömürgeciliğine girmiş; bu ülkeler İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında bağımsızlıklarını kazanabilmişlerdir. Ancak, Orta Doğu ve Soğuk Savaş (1947-1991) dahil olmak üzere birçok bölgeyi etkileyen ideolojik etki, onların tam bağımsızlık kazanmalarını ve dolayısıyla güvenli bir ortam oluşturmalarını engellemiştir. Orta Doğu ülkeleri Arap-İsrail savaşı ve çoklu iç çatışmalar nedeniyle ekonomik kaynaklarının büyük bir bölümünü silahlanmaya harcamak zorunda kalmışlardır.

Yeni dünya düzeninde Avrupa ülkeleri silahlarını pazarlayıp Orta Doğu’ya satabiliyorlardı ve bu sayede bölgedeki “jeopolitik” çatışmalarda kullanılıyorlardı. İsrail işgali, aşırılıkçı grupların ortaya çıkması ve yeni sınır değişiklikleri nedeniyle tüm bölge ülkeleri sınırlarını koruma bahanesiyle daha fazla silah arayışına girmiş ve silah üreticilerinin en büyük müşterisi haline gelmiştir.

Zaman geçtikçe Orta Doğu ülkeleri arasındaki diplomasinin dili daha da yoğunlaşmış ve bölgeye silahların dili hâkim olmaya başlamıştır. Orta Doğu bölgesi; Avrupa, Asya ve Afrika ile çevrili olması, uluslararası ticaret yollarını kolaylaştıran ve petrol sağlayan kritik stratejik konumu nedeniyle küresel silah endüstrisinin önemli pazarlarından biri haline gelmiştir.

Arap Baharı’nın getirdiği belirsizlik nedeniyle çatışma alanlarının genişlediği Afganistan ve Irak’ın işgalinden sonra bölgenin siyasi ve insani sınırları değişmiştir. Uluslararası silah şirketlerinin imajın şimdi olduğu gibi korunmasında büyük rol oynaması dikkat çekicidir. Diğer bir deyişle, bölgede yaşanan savaşlar yeni pazarlar yaratmakta; Avrupalı ​​şirketlerin silahlarını satmalarının önünü açmaktadır. Böylece, petrol zengini Orta Doğu, -karmaşık ve belirsiz bir ortamda- dünyanın en büyük ve en çekici silah pazarı haline gelmiş durumdadır.

Arap ülkelerindeki savaşların devam etmesi, Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen silahlarla doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle, Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerine bağlı silah şirketlerinin Orta Doğu ülkelerine satmaya devam ettiği silahlara bakarak bölgedeki savaşın geleceği tahmin etmek mümkündür.

Bir başka deyişle, yeni dönemde barış ve savaş yasalarını çıkaran Güvenlik Konseyi üyesi devletler, aynı zamanda olası savaşlardan en çok kazanç sağlayan ülkelerdir. Zira dünyadaki silahların yarısından fazlasını kendileri üretip satmaktadırlar.

Çalışmayı indirin