Bugün yaşadığımız korona pandemisi ile birlikte Birleşmiş Milletler, geçtiğimiz Mart ayında koronavirüsün kapsamını, şiddetini ve hızını anlatan bir rapor yayınlamıştır. Paylaşılan Sorumluluk ve Küresel Dayanışma: Covid-19’un Sosyo-Ekonomik Etkileriyle Başa Çıkma” başlıklı raporda, bu salgınla mücadele etme ve şiddetini azaltmada kolektif sorumluluğa vurgu yapılarak, sosyal ve ekonomik kargaşanın şu anda ve uzun vadede yayılmasının sonuçları belirtilmiştir.
Rapor, bugün karşı karşıya olduğumuz krizin evrenselliğini ve olağanüstülüğünü teyit ediyor. Bu, tüm dünyayı etkileyen bir salgındır ve hiçbir ülke tek başına üstesinden gelemez. Salgının yayılmasıyla yüzleşmek, hastalara uygun sağlık hizmeti sunmak, bilimsel araştırmalar yapmak, ekonomik ve sosyal yansımalarla yüzleşmek; hem uluslararası hem de yerel düzeyde ortak bir çaba gerektirmektedir. Dayanışma, umut, siyasi irade ve iş birliği bugün geçmişten daha fazla ihtiyacımız olan şeydir. Rapor, tüm bu fikirleri bir dizi alt başlıkla ele almaktadır: Pandemiyi durdurmak için enfeksiyonun yayılmasını önlemek, insan hayatını kurtarmak, sosyal, ekonomik ve çok boyutlu etkiler, etkilerle başa çıkmak için sürdürülebilir çözümler bulmak ve bu insani krizin üstesinden gelmek amacıyla krize küresel tepkiyi hızlandırmak için ortaklıklar yapmak.
Bu sunumda, bu raporun bir özeti sunulacak; ardından kalkınma grubunun raporu ile karşılaştırmak ve aralarındaki ortak noktalar ve farklılıkları belirtmek amacıyla aynı konuda yayınlanmış bir dizi başka rapor sunulacaktır.
Son olarak, yarattığı baskılar ve dayattığı zorluklarla bu salgın; Arap ve İslam dünyamız tarafından, durumunun doğası ve küresel sistemdeki rolü hakkında ciddi bir yansıma ve öz eleştiri yapmak, bu sistemin onu nasıl kontrol ettiğini öğrenmek, bağımsızlığa ulaşmak ve bilişsel-teknik bağımlılıktan kurtulmak için ne gibi çabalar sarf etmesi gerektiğini bilmek için bir fırsat olarak ele alınmalıdır. Bu bağımlılığın tezahürlerinden biri, bu pandeminin ışığında, kriz tanımına Batılı kurumların yaptığı tanımlamanın hakim olması ve bu kurumların pandemi ile mücadeleye yönelik tavsiyelerinin -oluşturulmasında Arap-İslam çabası ve eleştirel bir ilişki bulunmaksızın- genelleştirilmesidir. Bunlar bilgi üretimi düzeyindeki durumdur. Maddi ve pratik düzeyde ise, bilimsel araştırmalara ve aşı arayışlarına Batılı bilim kurumlarının hakimiyeti ve egemenliğini dikkat çekmektedir. Buna göre, bu pandeminin bizleri -biz Arapları ve Müslümanları- bu dünyada bizim için daha fazla bağımsızlık, özgürlük ve refah sağlayacak şekilde yeniden konumlandırmak, daha dengeli ve bağımsız ilişkiler yaratmak ve daha adil bir gerçeklik yaratmak amacıyla maddi ve entelektüel bağımlılık ilişkilerini sona erdirmek için bir fırsat olması lehimize olacaktır.
Yorum Yap