Parada Reform: İslamî Akıl Yürütme ve Kriz Ekonomisi

İslamî bakış açısı, piyasayı ekonominin itici gücü olarak görme konusunda çağdaş ekonomiyle uyumludur. Ancak İslamî bakış açısındaki temel fark, bu gücün temeli olarak parayı değil, emeği görmekte yatmaktadır. İslam’da paranın bir değeri olmasına rağmen bir itici güç ya da yol gösterici olamaz, aksine çalışmaya tabiidir. Bu tabiiyet, paranın bir insani faaliyet olarak kendisine empoze edilen dini ve ahlaki değerlerle yönetilmesini gerektirir. Bu temele dayanmayan her yapı başarısızlığa mahkumdur. Toplum ne kadar çağdaş ve medeni görünürse görünsün; aldatıcı bir çağdaşlık, sahte bir medeniyet olacaktır. Bu aldatıcı çağdaşlığın altında sefil bir yoksulluk yatmakta, sahte medeniyetin altında ise toplumsal çürüme gizlenmektedir.

İslam paranın değerini ziyan etmez; daha ziyade onu hak ettiği konuma yerleştirerek hakları ihlal etmemesini, insanların zulme ve yozlaşmaya uğramamasını sağlar. Bu sebeple para pek çok hakla sınırlandırılmıştır. Böylece paranın amaç değil araç olduğunu, onun gerçek işlevinin kalplerde tasdik edildiğini, onun bir veraset yolu ve bir gelişme aracı olduğunu biliriz. Dolayısıyla şeriat sermayeyi ne israf eder ne de kutsallaştırır.

Bugün karşı karşıya olduğumuz en büyük zorluk fikirler dünyasında değil, bu fikirlerin çevreleriyle nasıl etkileşime girdiğidir ve epey karmaşık bir meseledir. Duyguları ve algıları harekete geçiren, ilham veren, zengin fikirlerle dolu bir sisteme sahip olup bunu hayata geçirememek ne kadar zordur! Bu kitap, ekonomi hakkındaki fikirlerimizin gerçeklikle etkileşiminde sorunun nerede yattığını göstermeye çalışıyor.